arkadaşıma mektup
canımcım,
Keşke karşılıklı olsak da bu bebek konusunu öyle konuşabilsek. Ama şimdilik eldeki olanaklarla biraz bahsedeyim sana annelikten.
Ben 8,5 senedir evliyim. Eşimle 10 senedir beraberiz. Dolu dolu, beraber geçti hep ilikşimiz fakaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat
Küçük adam doğduktan sonra o hayatımız bitti, başka bir hayata başladık.
Çocuk böyle birşey, eski hayatın sona eriyor ve yeni bir hayat başlıyor eşler icin, ama en çok ANNE için.
Doğumdan sonra, hormonlar, annelik içgüdüleri falan 1 seneye yakın hayatımı tamamen Küçük adama adadım. 1,5 yildir gece 8 saat kesintisiz uyumadim. Şu anda hayalimde gece 12 de gözlerimi kapatıp sabah 8 de açmak fantezileri dolaşıyor. Biz hep kafamıza gore yaşadık hayatımızı, gece 12 de istanbul'un bir tarafından kalkıp öbür tarafına gidebilirdik. Artık bırak bunları yapmayı, 1-2 saat dışarı çıkmak bile olay oluyor. Küçük adam yemeğini yedi mi, sütü suyu yanımızda mı, uykusu ne zaman gelir, vb pek çok ayarlanması gereken durum var. Hareketli bir çocuk, gittiğimiz yerlerde hep gezmek istiyor, pusetinde oturmuyor, dolayısıyla biz de gidilen yerden keyif almak yerine onun peşinden koşturup duruyoruz. Henüz kendine nelerin zarar vereceğini bilmiyor. Araba dolu bir caddeye kendini kolaylıkla atabiliyor, bu yüzden gözümüz hep üzerinde. Özgür olmak istiyor. Ego şu sıralar çok kuvvetli, kendinin farkına vardığı bir dönem. Kendi kararlarını vermek istiyor. Dolayısıyla bizim icin çok zor bir dönem. Bir de "terrible two" olayı var. Genelde bu yaşlarda başlıyor. Herşey kendi istediği gibi olsun istiyor. Olmazsa kıyamet kopuyor.
Bu arada insan, kadın ve eş olarak kendine ait zamanların sıfıra iniyor. 1,5 yıldan beri hiç kitap okuyamadım. Yeni yeni şartları zorlayarak tekrar okumaya başladım. Okumasam delirecektim.
Yazdıklarımı okuyunca neredeyse vazgeçeceksin çocuk yapmaktan. Evet çok zor, çok çok zor AMA?
Çok güzel tarafları var. Onun gözlerine baktığında yukarıda küçük bir bölümünü yazdığım problemler vız geliyor.
Yaklaşık 4 aylik hamileyken başlıyor hersey. Onun karnında ilk kıpırtılarını hissettiğin anda sen bir daha eski sen olmuyorsun. Senin kanından canından bir parça içinde hareket etmeye başlıyor. Yaşamın ilk belirtilerini veriyor sana. Sonra bu kıpırtılar giderek daha büyük kıpırtılara ve sonunda karnının içinde dönüp duran küçük bir canavara dönüşüyor.
Doğduğunda onun bu kadar küçük olabileceğine inanamıyorsun. İki avcunun arasında, tüy gibi bir şey. Küçücük ağzıyla memeni arayan, senden beslenen ve mis gibi bebek kokan bir şey. Koklamaya doyamıyorsun. Elleri ve ayaklarına ilk görüşte vuruluyorsun, ve bu aşk hiç bitmiyor, giderek artıyor. İlk günler sadece emzir, gaz çıkart ve uyut şeklinde geçiyor. Ama o kadar güzel kokuyor ki, herhalde cennet kokusu budur diyorsun. Zamanla hareketlenmeler başlıyor. Seni fark etmeye, seni görünce tepki vermeye başlıyor. Seni görünce mutluluktan deliye dönen, ayaklarını ellerini deli gibi sallayan bir şey.
İlk oturmaları, otururken yere devrilmeleri, ilk defa karnının üstünden dizlerine yükselmesi ve emeklemesi, elleriyle biryerlere tutunup ayağa kalkması, ellerini bırakmaya cesaret edip ilk adımlarını atışı, sonu gelmeyen merakı, göğsünde masumca uyuyuşu...
Ama beni en çok delirten ilk kez beni "anne gel" diye çağırması olmuştu. Elimi tutup beni oyuncaklarına götürmesi. Otur diye eliyle halının üstünü işaret etmesi. anne bom (bu anneye vurmak oluyor) yaptıktan sonra gelip yanaklarımdan öpmesi, uzaktan koşup boynuma atılmasi...
Daha ne anlatayım bilmem, o kadar çok var ki.
Evet canım, çocuk sahibi olmak dünyada yaşadığın en zor şeyden onlarca kat daha zor. Ama dünyada yaşadığın en güzel şeyden binlerce kat daha güzel birşey.
Ben seneye ikinciyi doğurmayi düşünüyorum. Aradaki yaş farkı 3 ten fazla olmasın, kardeşler anlaşabilsinler rahatlıkla istiyorum. Tabii bu durumda bir süre benim ve Büyük reisin canina okunacak ama olsun, herşeye değer. Sen de tek çocuksun bilirsin, ben çok mutsuzdum tek çocuk olduğum icin, o yüzden ne kadar zor olursa olsun oğlumun bir kardeşi olsun istiyorum.
Uzmanlar genelde bebek için 30 yaşı geçirmeyin diyorlar. Malum yumurtanın kalitesi bozuluyormuş. Aslında en ideal bebek yapma yaşı 20li yaşlar. (mış)
Ama külahıma anlat onu. Ben 30 yaşıma kadar beklediğim için gayet memnunum. Hayatın keyfini çıkartıp ondan sonra kölelik dönemine girdim. Gecen gün internette okudum çok hoşuma gitti. Biri, hamile bir kadına "efendini doğuruyorsun" demiş. ÇOK DOĞRU. Onlar bizim efendilerimiz. Ama doğru bir eğitim ve disiplinle, çocuklarla başa çıkmak cok daha kolay oluyor.
Çocuk doğurmak için en ideal yaş, biyolojik saatinin çalışmaya başladığı dönem. Kalbin sana haber veriyor artık zamanı geldiğini. Bende öyle oldu, doğurmasam ölecektim sanki. Daha hamile kalmaya karar vermeden bebek mağazalarını dolaşmaya başlamıştım.
Sen de zamanı gelip gelmediğini anlayacaksın. Bir gün bir bakmışsın kalbin bebek diye atıyor. O zaman tek endişen testte çift çizgiyi görmek oluyor emin ol.
Yazdıklarımla sana anneliğin zorluklarını ve güzelliklerini anlatmaya çalıştım, ama bunlar cok küçük bir kısmı, hem zorlukların hem de muhteşem güzelliklerin.
Kendine çok iyi bak.
sevgiler
canımcım,
Keşke karşılıklı olsak da bu bebek konusunu öyle konuşabilsek. Ama şimdilik eldeki olanaklarla biraz bahsedeyim sana annelikten.
Ben 8,5 senedir evliyim. Eşimle 10 senedir beraberiz. Dolu dolu, beraber geçti hep ilikşimiz fakaaaaaaaaaaaaaaaaaaaat
Küçük adam doğduktan sonra o hayatımız bitti, başka bir hayata başladık.
Çocuk böyle birşey, eski hayatın sona eriyor ve yeni bir hayat başlıyor eşler icin, ama en çok ANNE için.
Doğumdan sonra, hormonlar, annelik içgüdüleri falan 1 seneye yakın hayatımı tamamen Küçük adama adadım. 1,5 yildir gece 8 saat kesintisiz uyumadim. Şu anda hayalimde gece 12 de gözlerimi kapatıp sabah 8 de açmak fantezileri dolaşıyor. Biz hep kafamıza gore yaşadık hayatımızı, gece 12 de istanbul'un bir tarafından kalkıp öbür tarafına gidebilirdik. Artık bırak bunları yapmayı, 1-2 saat dışarı çıkmak bile olay oluyor. Küçük adam yemeğini yedi mi, sütü suyu yanımızda mı, uykusu ne zaman gelir, vb pek çok ayarlanması gereken durum var. Hareketli bir çocuk, gittiğimiz yerlerde hep gezmek istiyor, pusetinde oturmuyor, dolayısıyla biz de gidilen yerden keyif almak yerine onun peşinden koşturup duruyoruz. Henüz kendine nelerin zarar vereceğini bilmiyor. Araba dolu bir caddeye kendini kolaylıkla atabiliyor, bu yüzden gözümüz hep üzerinde. Özgür olmak istiyor. Ego şu sıralar çok kuvvetli, kendinin farkına vardığı bir dönem. Kendi kararlarını vermek istiyor. Dolayısıyla bizim icin çok zor bir dönem. Bir de "terrible two" olayı var. Genelde bu yaşlarda başlıyor. Herşey kendi istediği gibi olsun istiyor. Olmazsa kıyamet kopuyor.
Bu arada insan, kadın ve eş olarak kendine ait zamanların sıfıra iniyor. 1,5 yıldan beri hiç kitap okuyamadım. Yeni yeni şartları zorlayarak tekrar okumaya başladım. Okumasam delirecektim.
Yazdıklarımı okuyunca neredeyse vazgeçeceksin çocuk yapmaktan. Evet çok zor, çok çok zor AMA?
Çok güzel tarafları var. Onun gözlerine baktığında yukarıda küçük bir bölümünü yazdığım problemler vız geliyor.
Yaklaşık 4 aylik hamileyken başlıyor hersey. Onun karnında ilk kıpırtılarını hissettiğin anda sen bir daha eski sen olmuyorsun. Senin kanından canından bir parça içinde hareket etmeye başlıyor. Yaşamın ilk belirtilerini veriyor sana. Sonra bu kıpırtılar giderek daha büyük kıpırtılara ve sonunda karnının içinde dönüp duran küçük bir canavara dönüşüyor.
Doğduğunda onun bu kadar küçük olabileceğine inanamıyorsun. İki avcunun arasında, tüy gibi bir şey. Küçücük ağzıyla memeni arayan, senden beslenen ve mis gibi bebek kokan bir şey. Koklamaya doyamıyorsun. Elleri ve ayaklarına ilk görüşte vuruluyorsun, ve bu aşk hiç bitmiyor, giderek artıyor. İlk günler sadece emzir, gaz çıkart ve uyut şeklinde geçiyor. Ama o kadar güzel kokuyor ki, herhalde cennet kokusu budur diyorsun. Zamanla hareketlenmeler başlıyor. Seni fark etmeye, seni görünce tepki vermeye başlıyor. Seni görünce mutluluktan deliye dönen, ayaklarını ellerini deli gibi sallayan bir şey.
İlk oturmaları, otururken yere devrilmeleri, ilk defa karnının üstünden dizlerine yükselmesi ve emeklemesi, elleriyle biryerlere tutunup ayağa kalkması, ellerini bırakmaya cesaret edip ilk adımlarını atışı, sonu gelmeyen merakı, göğsünde masumca uyuyuşu...
Ama beni en çok delirten ilk kez beni "anne gel" diye çağırması olmuştu. Elimi tutup beni oyuncaklarına götürmesi. Otur diye eliyle halının üstünü işaret etmesi. anne bom (bu anneye vurmak oluyor) yaptıktan sonra gelip yanaklarımdan öpmesi, uzaktan koşup boynuma atılmasi...
Daha ne anlatayım bilmem, o kadar çok var ki.
Evet canım, çocuk sahibi olmak dünyada yaşadığın en zor şeyden onlarca kat daha zor. Ama dünyada yaşadığın en güzel şeyden binlerce kat daha güzel birşey.
Ben seneye ikinciyi doğurmayi düşünüyorum. Aradaki yaş farkı 3 ten fazla olmasın, kardeşler anlaşabilsinler rahatlıkla istiyorum. Tabii bu durumda bir süre benim ve Büyük reisin canina okunacak ama olsun, herşeye değer. Sen de tek çocuksun bilirsin, ben çok mutsuzdum tek çocuk olduğum icin, o yüzden ne kadar zor olursa olsun oğlumun bir kardeşi olsun istiyorum.
Uzmanlar genelde bebek için 30 yaşı geçirmeyin diyorlar. Malum yumurtanın kalitesi bozuluyormuş. Aslında en ideal bebek yapma yaşı 20li yaşlar. (mış)
Ama külahıma anlat onu. Ben 30 yaşıma kadar beklediğim için gayet memnunum. Hayatın keyfini çıkartıp ondan sonra kölelik dönemine girdim. Gecen gün internette okudum çok hoşuma gitti. Biri, hamile bir kadına "efendini doğuruyorsun" demiş. ÇOK DOĞRU. Onlar bizim efendilerimiz. Ama doğru bir eğitim ve disiplinle, çocuklarla başa çıkmak cok daha kolay oluyor.
Çocuk doğurmak için en ideal yaş, biyolojik saatinin çalışmaya başladığı dönem. Kalbin sana haber veriyor artık zamanı geldiğini. Bende öyle oldu, doğurmasam ölecektim sanki. Daha hamile kalmaya karar vermeden bebek mağazalarını dolaşmaya başlamıştım.
Sen de zamanı gelip gelmediğini anlayacaksın. Bir gün bir bakmışsın kalbin bebek diye atıyor. O zaman tek endişen testte çift çizgiyi görmek oluyor emin ol.
Yazdıklarımla sana anneliğin zorluklarını ve güzelliklerini anlatmaya çalıştım, ama bunlar cok küçük bir kısmı, hem zorlukların hem de muhteşem güzelliklerin.
Kendine çok iyi bak.
sevgiler
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home