deliyiz biz

Salı, Eylül 05, 2006


bir tutam tatil

Tatil başlıyor. Uzuuuuuuuuuuuun bir yol. Küçük adamın canı sıkkın.





Biz kara kara yolun nasıl geçeceğini düşünüyoruz. Yolu bir nebze olsun kısaltmak için ilk gecemizi İzmit'te annemlerde geçirdik. E bir saat bir saattir :)

Plan Afyon'a kadar hasarsız bir şekilde gidebilmek ve orada kuzende mola verip, geceyi orada geçirmek. Ertesi gün yolun diğer yarısını alıp Antalya'ya varmak. Dehşet içindeyiz. Zaman zaman eve 5 dakika mesafedeki alışveriş merkezinden eve gelene kadar yolu bizim burnumuzdan getiren Küçük adam acaba ne yapacak??

Sabah saat 7 de yola çıkıp, öğlen vakti Afyon'a varma ve günü kurtarma planlarımız, gece boyunca anneyi ve bu sefer enteresandır babayıda uyutmamayı başaran Küçük adam sayesinde suya düşüyor.

öğlen vakti ancak Bozüyük'e varmış oluyoruz. Gençlik yıllarını burada geçirmiş olan Büyük reisin anılarını tazelemek amacıyla, bir Şelale restorant ve birde Bozüyük Seramik ziyareti yapıyoruz. Küçük adam babasının kendi yaşlarındayken oynadığı yerleri, yaşadığı evi görüyor.

Bu arada gece uyumamanın verdiği mahmurlukla Küçük adam Bozüyük'e kadar şaşkın bir vaziyette geliyor. Sonra da inanılmaz bir biçimde öğlen uykusuna yatıyor.

Kazasız belasız Afyon'a varıyoruz.



Afyon güzel geçiyor. Hasret gideriliyor. Damat beyle tanışılıyor. İş, yaşam sohbeteri yapılıyor. Küçük adam farklı mekanları hiç yadırgamıyor. Gezenti anne babaya sahip olmanın faydaları ;)

Bir geceyi Afyon'da geçirdikten sonra ertesi gün ısrar üzerine bir gece daha kalmaya karar veriyoruz. Fakat Afyon'da gezecek bir yer bulamayıp, karar değiştiriyor ve yola devam ediyoruz. Henüz kalacağımız yere karar vermemiş olmak beni biraz geriyor. biz Küçük adam yokken yola çıkar nereyi beğenirsek orada bir yer bulur kalırdık. Ama şimdi ya kıyametler koparsa. Ya herhangi bir yerde kalmak zorunda kalırsak. Ya ya ya...

Sonuçta problemsiz bir şekilde Beldibine ulaşıyoruz. Hava kararmış. Karnımız aç. Küçük adam mızıldanmaya başlamış. İlk sorduğumuz otelde kalmaya karar veriyoruz. Tam pansiyon inanılmaz ucuz bir fiyat söylüyorlar. Şaşırıyorum. Tamam diyorum. Bu geceyi geçirelim. Yarın başka bir yer buluruz. Biz odaya yerleşirken yemeklerimizi hazırlıyorlar. Aşağı indiğimde gözlerime inanamıyorum. Ufak, yoldan2-3 metre yükseklikte tatlı tatlı esen bir teras. Son derece kaliteli servis veren bir garson ve inanılmaz güzel bir sofra. Barbunya, nefis bir amerikan salatası, yine nefis bir salata, kocaman bir tabakta yemekler. İnanamıyorum. Hepsi çok lezzetli. Garson anlatmaya başlıyor. Çok bilinen bir otelde çalışıyormuş. Birikmiş izinlerini kullanmış ve burada çalışıyor. Tabii bu büyük otelin hizmet anlayışıyla davranıyor bize.

Tek kusuru asansörü olmaması olan 3 yıldızlı otel odamıza çıkıyoruz. Günün yorgunluğuyla uyuyup kalıyoruz hepimiz.

O da ne, sabaha karşı inanılmaz bir sancıyla uyanıyorum. Hemen tuvalete koşuyorum ve bayılmak üzere olduğumu farkedip, Büyük reisin yanına geri dönmeye çalışıyorum. Bu arada sesimi bile çıkartmıyorum ki Küçük adam uyanmasın. Ama nafile.

Güneş çarpması. Ve ben o kadar gürültü yapıyorum ki küçük adam uyanıyor. Akşam ziyafetinin tümünü akdeniz sularına geri yolluyorum. Tabii ki takip eden günlerde ağrılar ve bulantılar devam ediyor. Benim kadar iştahlı bir insan, iki lokma yiyip doydum diyor. Çünkü geçen geceden dolayı ödü kopuyor. Neyse ki deniz muhteşem ve Küçük adam ilk kez bu kadar tuzlu bir denize giriyor. Tuzu hiç sevmiyor. Ama yine de suya girme fikrine her zaman açık.

Neyse 2 gün orada kaldıktan sonra ben yavaş yavaş iyileşmeye başladım. Biraz da Küçük adamı çocuklu bir ortama sokmak gayesiyle büyük bir otele geçtik. 2 gece de orada konakladık. Otel tek kelimeyle muhteşemdi. Yeni bir otel olduğu için odalar harikaydı. Hiç bir otelde görmediğim uzayıp giden, üzerinden ahşap köprüler geçen, yılan gibi kıvrımlı muhteşem bir havuzu vardı. Tabii ki öncelikle çocuk havuzuna yakın bir yere konuşlandık. Hemen Küçük adamı havuza soktum. Mini kaydıraklardan kaydırmak istedim. Ama o hiç hoşlanmadı ve ağlayarak çıkmak istedi. Sonuç olarak bizimle beraber büyük havuzunda yüzdü. Kolluklarını takıp kendi kendine bir yüzüşü vardı ki bizi mest etti. Tabii Rus kızlarla da çok iyi anlaştı. Aynı anda dört Rus kızıyla birden ilgilenebiliyor. Etrafta geen fıstık gibi Ruslar beni biraz depresyona soktuysa da, fazla etkilenmeden otelden ayrıldık




Bütün umutlarım suya düştü ve Küçük adam yiyecek bolluğuna rağmen, önüne ne koyarsam koyayım yemedi. Yine aç yaşadı. Ama bol bol özgürce gezdi.

Tatilin son 2 gününde ise Büyük reisin midesi bozuldu ve Küçük adam ateşlendi. Ne yaparsak yapalım ateşini düşüremedik ve çok üzüldük.

Neyse ki odayı boşaltmadan önce Küçük adamın ateşi düştü ve uykuya geçti. Biz de gider ayak havuz keyfi yaptık bir kaç saat. Yola çıkarken ise yine ateşi yükselmişti ama yola çıkmanın heyecanı olsa gerek keyfi yerindeydi.

3 Comments:

  • mutfakcami@hotmail.com adresine yazarsan sana telefonumu bildirebilirim. görüşebilirsek de gerçekten çok sevinirim. haber bekliyorum. sevgiler...

    By Blogger Burcu - Mutfak Camı, at 8:36 ÖS  

  • merhaba
    bebek bekleyen biri olarak yazdıklarınız oldukça yol gösterici oldu :) teşekkürler :)

    By Blogger hayal, at 5:08 ÖS  

  • merhaba hayal,
    çok teşekkür ederim.
    sağlıkla bebeğine kavuşmanı diliyorum.

    By Blogger bkaya, at 1:17 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home


 
javascript hit counter