Bu hafta sonu küçük bir kaçamak yaptık. Çanakkale'ye kaçtık 2 günlüğüne. Tatilde küçük adamın arabada sorun çıkartmaması bizi gaza getirdi. Eski günlere döndük, yine yollara düştük. Küçük adam da alıştı bizimle uzun yola gitmeye. Yolda geçen süreyi genelde uyuyarak değerlendirdi. Anneyle Büyük reisi hiç üzmedi.
Yola çıkışımız biraz olaylı oldu. Hazırlıklar uzun sürdü ve 11 gibi ancak arabadaydık. Tekirdağda köfte yenmez mi? Yenir. Yedik tabii. Hayal kırıklığına uğramamak için araştırdık biraz. Tabii bir kaç saattir yolda olan küçük adamın rahat hareket edebileceği bir mekan olsun dedik. Armudun sapı üzümün çöpü derken neredeyse Tekirdağı geçiyorduk. Neyseki tüm taleplerimizi karşılıyacak bir yer bulduk ve nefis bir Tekirdağ köfte ısmarladık.
Bu arada küçük adamın terli kıyafetlerini değiştirmek amacıyla bagaja yöneldiğimde, bütün eşyalarının içinde bulunduğu çantayı evde unuttuğumuzu fark ettik. Ben diğer tüm çantaları kapının yanına koyarken, küçük adamın çantasını kapının karşısına koyma gafletinde bulunmuşum. Büyük reiste evden çıkmadan gerine gerine "bütün eşyalar indirildi, kapıyı kitle gel" deyince, ben de geride bir şey kaldı mı diye bakmadan kendimi dışarı atıvermişim. Sonuçta küçük adam üzerindeki penye ve şortuyla kalakaldı. Ama bu olay bile küçük kaçamağımızın keyfini bozamadı.
Hafta sonu tatilinin en güzel kısmı Mutfak Camı ile tanışmaktı. Gitmeden önce sözleşmiştik görüşmek için. Fakat sabah baktığımda o gün evlilik yıldönümleri olduğunu gördüm. Kilitbahir'den motorla karşıya geçerken Burcu'yu aradım. Neyse ki bir planları yokmuş, akşama görüşebildik. Bir yemeğe gitmemiz gerektiğinden biraz geç buluşabildik. Geç kalmaktan nefret eden bir insan olarak yay kıvamında gerildim. Ama Burcu, eşi ve oğluyla karşılaşınca gerginliğimden eser kalmadı. Aslında Burcu ve ben biraz şaşkındık ilk anda. Ama beyler hemen kaynaştılar. Son derece doğal ve hoşsohbet bir eşi var. Sohbet hemen koyulaştı. Bu arada uyku vakti gelmiş olan küçük adam uyumamakta ısrar ederek bizi peşinde epeyce koşturdu ama yine de çok keyifli bir gece geçirdim. Gecenin ilerleyen saatlerinde Atahan'ı ve parkı keşfeden küçük adam, abisiyle beraber parkta bol bol oyun oynadı. Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı, kısa ama çok keyifli bir kaç saat geçirdim.
Çantamızı evde unuttuğumuzdan dolayı bir kaç penye ve şort satın adım. Hırka bulamadığım için akşam 3 penye ve 2 şortu üst üste giyerek robot şekline büründü küçük adam.
Ertesi gün, kordonda kahvaltı etmeye gittik. Nefis bir açık büfe kahvaltı yaptık boğaz karşısında. Yok yoktu doğrusu.
Rüzgar çıkınca küçük adam annesinin hırkasıyla daha da komik bir şekle girdi.
Bir önceki gece parkı keşfeden küçük adam ertesi gün "anne parta, anne parta" diyerek bizi mest etti. Bir saat boyunca parkta oyun oynadı.
Büyük reis'in hafta sonu kursu olduğundan cuma günü İstanbul'a geri döndük.
Paza günü Ulus parkında küçük bir gezindi yapıp, tabii ki yine "parta " gittik. Parkta kendine arkadaşlar edindi küçük adam. Pek sevindi. Çığlıklar eşliğinde kaydıraktan kaydı.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home