deliyiz biz

Salı, Ekim 03, 2006

seferiyim ben

Yaklaşık 4 haftadır hafta sonları evime hasret kaldım. Bakmayın hasret kalmama, ben pek evcil değilimdir. Mümkünse tüm boş vaktimi dışarıda geçirmeyi tercih ederim. Hep böyleydi. Gençliğimde babam beni onlarla yeterince beraber olmadığım için suçlardı, hatta sen burayı kendi evin gibi benimsemiyorsun bile demişti. (Sanki o zamanlar başka evim varmış gibi)

Evlendim, seneler geçti, sevgili babacığım sonunda benim gezenti biri olduğumu idrak etti. Çünkü ben kocamla beraber ve kendi evimdeyken de devamlı sokaklardayım.
Yollardayım.

Bir yerde uzun süre yaşamayı sevmem. Taşınmak, ev değiştirmek heyecanlandırır beni, bu yüzden 8,5 yıllık evlilik boyunca tam 5 ev değiştirdik. Tatilde, öyle gidip 1 hafta 10 gün aynı yerde geçiremem, kurtlanırım, sıkıntıdan patlarım. Evde eşyaların yerini zırt pırt değiştiririm. Kimse yardım etmezse koca koca kitaplıkları kendim bir odadan diğerine götürürüm. (düm, ta ki bel fıtığı olana kadar)

İkizlerim ben, elimde değil.

Ama şu son 4 haftada hayatımda ilk kez evime hasret kaldım.

Hafta sonları büyük reis bir kursa devam ettiği için Levent civarında oluyor. Sabah trafiği akşam dönüşü derken, tüm hafta sonunu, gün geçtikçe canavarlaşan küçük adamla evde hapis geçirmek istemediğim için ben de tası tarağı toplayıp, eşimin Beşiktaşta oturan ablasına konuşlanıyorum. Aslında çok iyi geliyor bana. Evden çıkıp yürüyerek çarşıya inmenin güzelliklerini hatırlıyorum tekrar. Bir sene önce büyük ev uğruna bu güzellikten vazgeçtiğim için kafamı duvarlara vuruyorum.

Sahilde bence Beşiktaşı hayata döndüren, küçücük de olsa nefes aldıran bir yürüyüş yolu yapılmış. Küçük adamı salıveriyorum, ben de bir yere oturup çay keyfi yapıyorum. Ohhhh, trafik derdi yok, küçük adamı rahatla izleyebiliyorum, karşımda boğaz.

Amaaaaaaaaaa;

Ben evimi özlüyorum :(

3 Comments:

  • ben de pek bilmem burçları. ama ben fena halde ikizlerim. kocam bana kızdığı zaman artık şöyle diyor. "ne de olsa ikizlersin!"
    yükselenimde başak olduğundan pek çekilmez olabiliyorum zaman zaman.

    bizim küçük adam oğlak. bir de yükseleni de oğlak. tam bir inatçı keçidir kendileri.

    neyse ki evde bir terazi babamız var. denge unsuru!

    By Blogger bkaya, at 2:36 ÖS  

  • Ben evinin hangi semtte olduğunu merak ettim şimdi :))

    By Blogger Asortik Krep, at 12:32 ÖS  

  • asortikcim,

    istanbulu biliyor musun bilmiyorum. biz daha önce küçükyalıda oturuyorduk. her şey burnumuzun dibindeydi. yürüyerek 20 dakikada bağdat caddesine ulaşıyorduk. 5 dakikada sahile bostancıya inip yürüyüş yapabiliyorduk. en önemlisi market, bakkal çakkal, beyaz eşya (!) ne istersen elinin altındaydı. fakat evimiz kutu kadardı.

    şimdi yeditepe üniveritesine yakın bir bölgedeyiz. inönü mahallesi deniyor buraya. yeni gelişmekte olan bir muhit. öğrenci bol, e vakıf üniversitesi olunca imkanlarıda bol. fakat henüz gelişme aşamasında bir muhit. her şey yeni açılıyor. bir 3-4 seneye ihtiyaç var. şehre çok uzak değil. arabayla 5 dakikada aşağı inebiliyoruz. fakat arabaya mahkum olmak beni sinir ediyor. şöyle evimden çıkıp, pusetle bakına bakına yürümeyi özledim.

    avantajları da çok tabii ki, bir kere havası çok temiz, tam dağ havası, küçük adam için çok iyi. sessiz sonra, iyi geliyor insana, trafik yok. park etme derdi yok. ama ne bileyim işte ben yine de kalabalıkları seviyorum galiba...

    sevgiler

    By Blogger bkaya, at 12:05 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home


 
javascript hit counter