deliyiz biz

Pazartesi, Eylül 10, 2007

SABAH gazetesinde haber olduk.

www.akillibebek.com


Cumartesi, Eylül 01, 2007

Ev kuşu


Öf, üzül üzül nereye kadar. Cumhur işi de halloldu sonunda. Ben üzülüyorum burada 1 aydır, herkesin ağzı kulaklarında. Neyse geçelim.

Bir haftadır küçük adam evde. Okulunda tadilat, boya bakım işleri var. Evde anne ve baba çıldırma sınırlarında geziyoruz. Okulda her 17 dakikada bir değişen faaliyet, oyun, bahçe, tekrar faliyet, parmak boya, ve benzerleri ritmine alışan küçük adam, geçtiğimiz hafta boyunca her sabah gözünü açar açmaz "hadi oyun oynayalım anne" dedi. Akşam uykudan bayılana kadar her fırsatta hangimizi yakalarsa onunla oyun oynadı. Bir dakikanın bile boşa (yani oyun oynanmadan) gitmesine tahammülü olmayan oğlum bütün gün yapboz, kes yapıştır, parmak boya ve benzeri pek çok faaliyet yaptı. Oyun oynamaktan bayılacak duruma geldiğimizde onu Alışveriş Merkezine götürerek biraz dinlendik. Alışveriş merkezinde nasıl dinleniliyormuş öğrendik.

Bu arada küçük adamımın artık pabuç kadar dili var. Her söylenene bir laf çevirebiliyor. Geçen sabah yataktan kalkmamak için direnirken ben, üzerimde zıplamaktan vazgeçmesi için "oğlum çalar saati kapatır mısın?" dedim. Sanki 1-2 ay öncesine kadar en büyük zevki çalar saatin alarmını kapatmak olan o değil. Sanki ben kapattığımda kıyametleri kopartıp saati tekrar kurdurup kendisi kapatan o değil. En adam suratıyla bana bakıp "kendi kendine kapanır saat !" demez mi.

Her şeyin tersini veya olumsuzunu söyleme ve kelimelerle oynama merakımız da baş gösterdi son günlerde. Kedi, ködü, ködi, kidö. Benim yeni adım; Annet. Babaya babat.

Bu arada ben yine deliler gibi çalıştığım için sıyırıyorum hafiften. Saat 01:32
Uykuuuuuuuuuuu.

Pazartesi, Temmuz 23, 2007

Oğluma

Dün çok kötü bir sınav verdik oğlum.

Sınıfta kaldık.

Seni yetiştirmeyi, büyütmeyi planladığım ortam için endişelerim var.

Nasıl bir ülke göreceksin aklın erdiğinde,

Bilmiyorum.

Üzgünüm...



Pazartesi, Haziran 25, 2007

Oğlumun yanağında kocaman bir ısırık var. (2)

Bir önceki yazıdan 2 gün sonra, Cuma günü yuvadan hala bir haber gelmedi. Bana bir gün verin diyen yuva sahibi 3 gün geçmesine rağmen bize bir haber vermeyince daha önce gördüğüm ve beğendiğim bir yuvaya kayıt yaptırdık. Bu arada küçük adam ara ara tanımadığı insanlara gidip olayı anlatıyordu. Bu da beni çok üzüyordu, olayın etkisinin devam ettiğini gösteriyordu bu.

Bu arada yuvadaki annelerden birini aradım haberdar etmek için. Kadıncağız dehşete düştü. İki hafta üst üste yüzünde bir takım yara berelerle eve gelmiş kızı. Psikiyatrist olan baba kızına bu konuda sorular sorduğunda "arkadaşlarımla kavga etmiyorum baba" demiş. Babası da "sorduğum soruya bu şekilde cevap vermesi normal değil, galiba bir şeyler olmuş okulda" demiş. Bizim olayımızı öğrenince diğer anne de devreye girdi.

Akşam üzeri yuva sahibinden telefon aldık nihayet. Başka anneler işin içine girince tutuştu sanırım. Çocuğun ailesi ile görüştüğünü ve yuvadan ayrıldığını, aileyi pedagojik danışmanlık almak konusunda ikna ettiğini ve öğretmenin işine son verildiğini söyledi. Bir de "bu çocuk oğlunuzu her öğlen uykusundan uyanınca rahatsız ediyormuş, başka öğretmenden duydum" demez mi. Çıldıracağım. Sistematik bir şekilde çocuğuma rahatsızlık veriyor ve öğretmen aman beni başarısız görmesinler zihniyetiyle bu konuyu örtüyor. Ve işin dehşet boyutu, diğer öğretmenler de bunu görmesine rağmen yönetime bildirmiyor. Tam bir teşkilat. Birbirlerinin eksiklerini saklayarak sürüp giden bir teşkilat.

Günlerdir dua ediyorum, iyi ki böyle bir olay oldu da herşey ortaya döküldü. Yoksa ben oğlumu bu okula göndermeye devam edecektim ve bu ortam içinde kimbilir ne yaralar alacaktı küçük adamım.

Pazartesiden beri yeni okulumuza gidiyoruz. Şirin bir öğretmenimiz var, okulun ortaklarından biri psikolog. Konuyu onlara da aktardık, bu konuyu atlatmak için destek istedik.
1 haftadır çok istekle okula gidiyoruz. İlk günlerde giderken bize eski okuluna gidip gitmediğimizi sordu küçük adam, yeni okulunda onu ısıran çocuğun olup olmadığını da sordu. Hafta sonuna doğru iyice rahatlamıştı.

Hafta sonu çok güzel geçti. Bol bol gezdik, saatlerce parkta oynadık, çimenlerde yuvarlandık. Küçük adamım müthiş eğlendi. Bisikletini iki kez başka çocuklara verdi binmeleri için, bir de pedallara nasıl basılacağını anlattı onlara. Dün akşam eve dönerken yarın beni yeni okuluma götürün dedi.

Umarım yeni okulu böyle güzel devam eder oğlum için.

Yine de gözüm üzerlerinde...




Çarşamba, Haziran 13, 2007

Oğlumun yanağında kocaman bir ısırık var.

Dünden beri çok üzgünüm çok.

Her akşam aynı sahneler yaşanır okuldan alırken. Babası ve ben bahçe kapısından gireriz. O sırada bisiklete binmekte olan küçük adam bize bakar, gelip öper sonra koşar adım bisiklete geri döner. Anne babasına gösteri yapmaya başlar. Bütün bahçeyi fır döner. Biz de bir 15-20 dakika izin veririz bize gösteri yapmasına. Sonra çığlıklar ve ağlamalar eşliğinde küçük adamı bisikletten koparıp arabaya bineriz.

Dün akşam oğlumu okuldan almaya gittiğimde kapıda öğretmeni karşıladı beni. En sevimli tavrını takınarak "annesi bugün arkadaşı yanağını ısırdı küçük adamın" dedi. Hemen motor gibi anlattı. Bir anda olmuş. Masada faaliyet yapıyorlarmış. Arkadaşı bir anda ısırıvermiş. Ailesini aramışmış. "Biz onu ısırarak seviyoruz, ondandır" demişler (pişkinliğin de bu kadarı). Arkadaşına bahçeye çıkmama cezası vermiş. Miş miş miş.

Hemen koşarak oğlumun yanına gittim. Beni görünce koşarak yanıma geldi, kucağıma atladı. Yavrum yanağında kocaman bir ısırık izi vardı. Elim ayağım boşaldı birden. Mahvoldum. Bu arada pişkin öğretmen sanki çok önemsiz bir olaymış gibi anlatmaya devam ediyordu. Ezberi bitince bir daha bizimle pek ilgilenmek istemedi. Ve hayatının hatasını yaptı.

Bunu yapan çocuk sınıfından saldırgan bir çocuk. Daha öncede bir kaç kez tırmalama, itme gibi şeyler yapmıştı yavruma. Tabi bizim bildiklerimiz bir kaç kez. O çocuğu oğlumdan uzak tutması için uyarmıştım öğretmeni. Elbette çocuklar arasında bu tip şeyler olabileceğini düşündüğüm için daha fazla tepki vermemiştim ilk seferinde. Sonra tırmalama olayı oldu, uzak tut dedim. Ama bu son olay bardağı taşırdı. Çocuğun annesi çeçeron bir kadın, öğretmene hergün notlar yazıp, taciz ettiğini duymuştum bir başkasıyla konuşurken.

Öğretmenle uzun uzun konuştum. Daha doğrusu konuşmaya çalıştım, o kadar umursamaz tavırlar içindeydi ki beni iyice çileden çıkardı. Çocuk oğlumu çok seviyormuş, onun için yapmış. Bak bak !

Neyse akşamın altısı, sadece nöbetçi öğretmen olarak bizimki kalmış, yapacak bir şey yok. Aldım oğlumu çıktım, arabaya bindim. Büyük reisle olayı konuştuk ve öğretmenini aradık. "Oğlumuzu okuldan alıyoruz" dedik. Ne dese beğenirsiniz. "SİZ BİLİRSİNİZ" Bak bak bak, biz bilirmişiz. Tabi biz bileceğiz, canımız o bizim.

Ne bizi yumuşatmaya çalışmak, ne "haklısınız" demek, ne okulun sahibine bildirmek, hiçbir şey yok. Çok sinirlendik tabi bu vurdumduymaz tavıra.

Olay olduğunda bize haber verme ihtiyacı bile duyulmamış, oğlum kimbilir kaç saat bu olayın sıkıntısını yaşamış, beni görünce kucağıma atladı ve hiç inmedi. Akşam hep babasına sarıldı, öptü.

Biraz rahatlasın diye dışarı çıkardık küçü adamı, bu sırada yuvanın sahibi aradı. Yuvanın sahibi doktor, bütün gün oradaymış ve bizim öğretmen bozuntusu ona bile söylememiş. "Isırıkların ne kadar önemli olduğunun farkında değil, bana bile başka öğretmen arkadaşının tehdidiyle anlattı, ne deseniz haklısınız" dedi adam. Yarım saat dil döktü, bizi dinledi, yumuşatmaya çalıştı. Tabi kendi çalıştırdığı öğretmen olayı kendisinden bile sakladığı için o da çok kızgındı. "Bana söylese bakar, pansuman yapardım" dedi. Üstelik biz çocuğu okuldan alacağız dememize rağmen hala olayı gizliyormuş. Yarından itibaren küçük adamı ve yeni gelen iki çocuğu başka bir katta başka bir öğretmene verecekmiş . Ne demek!

Kendini bilmez bir ailenin yetiştirdiği saldırgan bir çocuğun yaptığı şey için benim oğlum üç aydır beraber olduğu arkadaşlarından ayrılacak, üç kişilik, yeni çocukların olduğu bir sınıfa gidecek.

Biz kesin olarak o çocuk okuldan ayrılmadan oğlumuzu okula devam ettirmeyeceğimizi söyledik. Veya saldırgan tavırları için pedagojik danışmanlık alması için okulun baskı yapmasını istedik.

Bu arada öğretmenin bu vurdumduymaz tavırları yüzünden işine son veriliyor.

Yarın yuvanın sahibinden haber bekliyoruz. Eğer o çocuğu okuldan uzaklaştırırlarsa okula devam edeceğiz, yoksa başka bir okula gideceğiz.

Oğlumun yanağında hala kocaman diş izleri. Neredeyse tüm dişlerinin izi çıkmış.

Canımız çok sıkkın.

Pazartesi, Haziran 04, 2007

???


Ben insanlara fazla mı değer veriyorum acaba? Yoksa seçimlerimi yanlış yapıyorum da aslında değer verilmemesi gereken insanlara mı değer verip, sonrasında da üzülüp karalar bağlayıp, oturup aptal aptal düşünüyor, zamanımı bununla harcıyor, başıma ağrılar girmesine neden oluyor, bunları yaptığım için kendime kızıyor ve başımı daha çok ağrıtıyorum.

İnsanları önemse, kırmamaya çalış, bir dert varsa koş, söylediklerini on kere düşün, yazdıklarını kırk kere oku...

Sonuç: ?

Bu koca soru işareti yüzünden hayatımda, yakınımda çok az insan tutuyorum.
Bu koca soru işareti yüzünden hayatımdan pek çok insanı çıkarıyor, geride bırakıyorum.

Pazartesi, Mayıs 21, 2007

Oğlum dün adam oldu

Büyük reis yaklaşık 3 yıldır hiç berbere gitmiyor. Söylediğine göre asker olan dedesi onu 6-7 yaşlarında berbere götürüp saçlarını 3 numara kestirdiğinden beri gıcıkmış berberlere. Gençliğinde saç uzatarak bu işten paçayı kurtarmış fakat okul sonrası iş hayatının gerekleri ona epeyce berber ziyareti yaptırdı. Zorla tabi ki!

Bir gün bana sen kes, istemiyorum gitmek dedi ve o günden sonra ben ailemizin berberi oldum. Eh fena da kesmiyorum hani. Küçük adamın da saçlarını ben kestim epey süre. Sonunda baktım olmuyor, bu işi profesyonel hale getirelim dedim.

Hafta sonu gittik bir adet saç kesme makinası aldık. İyi oldu.
Küçük adamın papaza dönmüş saçlarını kolayca kesiverdim, şıp diye.
Gitti benim bebek oğlum yerine kocaman bir adam surat geldi.

Oğlum beni güldürdü yine.

"Dodaman adam oldum ben"
"Bi bakim aynaya güzel olmuş mu?"

diyerek aynanın önünde dönüp durdu.

Bu sabah ise ayrı bir şaşkınlık yaşadım. Okulda onu bırakırken yaşadığımız ağlama krizleri her an yenilenebilir korkusu yaşıyorum her sabah. Tam sabah sporu zamanıydı gittiğimizde. Alt kattan gelen müzik sesini duyunca yerinde duramadı, ben gidicem diye merdivenlere yöneldi. Öğretmenini beklemesini söyleyince en adam suratını takınıp bana "sen istersen işe git artık anne" dedi !


 
javascript hit counter